Turk PDR (Turkpdr.com)
http://www.turkpdr.com/corner-post.php?ss=&w=ergeni-anlamak-sanati-uzerine

Ergeni Anlamak Sanatı Üzerine (05.01.2011)

Öğretmen atama dönemlerinde ilgimi en çok çekenlerden birisi, rehber öğretmenler arasında ilköğretim okullarının liselere tercih ediliyor olmasıdır. Tercih dönemlerinde çeşitli platformlarda yazılanlar takip edilirse meslek hayatından rehber öğretmenlerin yeni mezunlara genellikle ilköğretim okullarını tavsiye ettikleri görülür.  Hatta “liselerin puanı düşük oluyor, herkes lise yazmaktan kaçıyor,” gibi uç yorumlarla da karşılaşmak olası. Bunun nedenleri ise genelde  ‘ilköğretimde çalışmak daha zevkli’,‘çocuklarla çalışmak daha kolay’ şeklinde açıklanır. Ama bana kalırsa söylenmek istenen şu: ‘liseli gençlerle uğraşmak zor!’


Bu tür yorumların tartışılacak boyutları var. Ancak bunu yapmak niyetinde değilim… Arkadaşlarımız da kendilerince haklı olabilirler… Ne de olsa lise öğrencileri insan hayatının en kritik döneminde yer alıyor.  “Ben kimim?” sorusuna yanıt arayan, bu nedenle bocalayan, ne bir çocuk ne de tam bir yetişkin olmasa da zaman zaman çocuklaşan zaman zaman dünyayı ben yarattım havalarında… Asileşen, kafa tutan bir gençliği, ergenleri anlamaya çalışmak zor bir sanat… Sanat diyorum… Çünkü bir ergeni anlamak, öncelikle insanın kendisini tanıması ile başlıyor… Ergenle iletişim, özgünlük, yaratıcılık isteyen, insanın zaman zaman kalıpların dışına çıkmasını gerektiren, hayata ve olaylara farklı pencerelerden bakmadan başarılı olunamayacak ve çoğu zaman sabrınızın sınırlarını zorlayan bir uğraş…


Elbette ki zor… Ama bir o kadar da zevkli… Geliştirici ve öğretici… Eğer ilköğretimde çalışıyor olsaydım, öğrencilerimden bu kadar çok şey öğrenemezdim. Lisede çalışan meslektaşlarım, velilerle kurdukları iletişimden bilirler, ergenlik dönemi ebeveynin korkulu rüyasıdır. Çünkü biz yetişkinler onlara alışageldiğimiz kalıplarlarla, ezbere pencerelerden bakıyoruz… Onlar hakkında bilmediğimiz birçok şeyi onların dünyalarına girebildiğinde öğreniyor insan:


Ergen kavramı zihnimizde  “asi” kelimesi ile özdeşleşmiş.  Ergenlerin genel olarak kurallara alerjileri olduğu kesin… Onlar, kimliklerini geliştirmeye çalıştıkları, “ben” olmak istedikleri bir dönemde, kuralları ve disiplini bir engel olarak görüyor olmalılar. Aslında otorite karşısında takındıkları tutumlar, mevcut kanımızın aksine kurallara karşı gelmek istediklerinden kaynaklanmıyor. Kuralların olması gerektiğinin farkındalar, sadece nedenini anlamaya ihtiyaçları var. Mesela okulda disiplin neden var…  Ya da herkes sofradayken o neden odasına kapanıp yalnız kalamaz… Bunu bildiklerinde disipline ya da hayatın, ailenin huzurunu sağlayan kurallara, onu hayata bağlayan ama yaşamını kısıtlamayan bir otoriteye karşı daha hoşgörülü oluyorlar.


Çoğu zaman ergenlerin yetişkinleri sevmediklerini düşünürüz… Onların sevgilerini bizlere olan saygı düzeyleri ile ölçeriz. Ergenlik döneminde bir gence “saygısız” etiketi çok çabuk yapıştırılır. Ebeveynlerden zaman zaman duyarsınız: bu çocuk, bizleri sevmiyor… Aslında adını sevmemek, saygı duymamak, önemsememek koyduğumuz birçok şeyin altında ergenin duygularındaki hızlı iniş çıkışlar, duygu kontrolünde zorlanmaları yatıyor. Bugün sizi çok önemserken bir anda onların gözünde anlamsızlaşabiliyorsunuz…  Bu noktada asla reddedemeyiz ki ergenle iletişim onların çok çabuk değişen duygularına, karşıdan anlamsız görünen duygusal yoğunluklarına, alınganlıkları, kızgınlıkları ve hatta öfke patlamalarına karşı derin bir sabır gerektiriyor.


Ergenler bizlere verecekleri değerin ölçüsünü, onlara gösterdiğimiz ilgi derecesi ile belirliyor. İlgi ise onların sözlüğünde;  genci, yaptığı hataların arkasında olmadan, yanlışlarını savunmadan ama eleştiri ya da uyarılarda onur kırıcı söz ve hareketlerden uzak, duygularını kabul ederek, dinlemektir. Ergenle kurulan ilişki aslında çoğu zaman tek yönlü ve bencilce hissi verebilir. Ama unutmayalım, ergenliğin karakteristik özelliği bu; hayata kendi pencerelerinden bakıyorlar. Ben-merkezciler. Dünya onların etrafında dönüyor. Bunun böyle olmadığını elbet bir gün anlayacaklar. Ama şimdi ya da hemen değil…


‘Gruba dahil olma’ gibi tüm insanlarda var olan istek ve hatta gereksinim, onlarda çok ağır basıyor. Yaşıtları arasında dışlanmamak için her şeyi göze alabiliyorlar. Kendilerini olduklarından ya da olmak istediklerinden çok farklı gösterme eğilimi içerisindeler. Dolayısıyla okul ortamında kurulacak ve onları sağlıklı grup ilişkilerine yönlendirecek faaliyetlere bir ilköğretim öğrencisinden çok daha fazla ihtiyaçları var. Ve okulda imkanlarınız ne derece kısıtlı olursa olsun, onların bir grup içinde sağlıklı ilişkiler kurabilecekleri,  dikkatlerini ve ilgilerini bir duruma yoğunlaştırabilecekleri ve sorumluluk alabilecekleri etkinlikler mutlaka bulunur. 


Grup normlarının dışında kalan, işinizi çok zorlaştıran, problemli ve özel ergenlerle de karşılaşma olasılığımız her zaman var.  Eğitimde kazanmaktan bahsederken o gençleri reddetme, onlara kapımızı kapatma gibi bir hakkımız olmadığına göre, onların da ilgisini çekebilecek, kendilerini kanıtlamalarına olanak verecek uğraşlar bulmak ve bunlar yoluyla gençlerin dünyalarına girmek de yaratıcılığımıza kalıyor…

Aslında bu konuda söylenebilecek daha çok söz var. Ama ne söylersek söyleyelim, sanırım aynı kapıya çıkacağız: Gençleri anlamak bir tür sanattır; onda başarılı olabilmek kültürel aktarım, sabır, yaratıcılık, özgünlük, koşulsuz bir kabul, derin hayat görüşü, çağı yakından takip etmeye ve zaman zaman alışkanlıklarımızdan vazgeçebilmeye yönelik bir cesaret ve kesinlikle empati gerektirir.


Turk PDR (Turkpdr.com)
http://www.turkpdr.com/corner-post.php?ss=&w=ergeni-anlamak-sanati-uzerine