Turk PDR (Tuğba Görgünoğlu YÜCEL)
http://www.turkpdr.com/corner-post.php?ss=5938&w=sarlatanlar-ordusu-198

ŞARLATANLAR ORDUSU (03.03.2012)

“Filozofların aydınlatmadığı bir toplumu şarlatanlar aldatır.”


Cemil MERİÇ


  


Bu yazıda güzel ülkemin güzel olmayan onlarca şarlatanından söz edebilirim doğrusu ve bu bir yazı olmaktan çıkarak bir kitaba dönüşebilir. Ve o kitaba şarlatanların inandıkları saçmalıklara toplumun da inanması için ne kadar “ustaca” hareket ettiklerini, konuştuklarını, verdikleri röportajları, pozları ve kendilerini önemli hissetme yolunda girdikleri yüzlerce çabayı ekleyebilirim. Ve bu hiç zor olmaz ne yazık ki!


“İstişare ehliyle yapılır” diye çok sevdiğim bir söz var. Peki ya iş kiminle yapılır ve işi kim yapar?


Normalde ehil insanlar yapar!


Biz de şarlatanlar yapar!


Bu kadar sitemim kime? Aslında her alanda bir çığ gibi büyüyen şarlatanlara, her alanı kirleten had bilmezlere fakat ben şimdi mesleğimi korumakla görevliyim doğrusu her şeyden önce. En büyük sitemim bana “dünyaya bir daha gelsem yine bu mesleği seçerdim!” duygusunu yaşatan sevgili mesleğimi ayak altına alanlara:



  • Alandışından atananlara
  • Alandışından atayanlara
  • Alaniçinden kendini bilmezlere
  • Kendini psikolojik danışman diye ilan eden kim olduğu bilinmezlere
  • İnsanlara yardım etme adı altında onlara tahakküm eden NLPcilere
  • İnsanların ve bilhassa gençlerin yaşam yönlerini kafalarına göre belirleyen, sözüm ona yaşamlarını tasarlayan, bir de bununla övünen yaşam koçlarına
  • Müzikle, sesle, kulaklıkla sınav kaygısını yendiklerini, özgüven kazandırdıklarını iddia eden piyasa hırsızlarına!

Mesleğimin içinden başlamadan dışarıdakilere söz söylemek ne adil ne mantıklı diye düşünüyorum. Mesleğin adını kirleten kimi psikolojik danışmanlardan örnekler vermek gerekirse; odasından çıkmayanlar, çıkıp da görmeyenler, görüp de göstermeyenler var ne yazık ki. Hala okulunda psikolojik danışmanın var olduğundan haberi olmayan öğrenciler var. Hala bir sıkıntı yaşadıklarında gidecek bir kapılarının olduğundan haberdar değil bazıları. Ve hala kendini okulun idarecisi zanneden ve öğrencilere disiplin mercii tavrı sergileyen psikolojik danışmanlar var. Okuldaki öğrencilerin yaptıkları her şeyi eleştirme tabiatının içine girip tuz biber olanlar var hala. Görmesem inanmazdım… İçim acıyarak söylüyorum ki var!


Ve alandışı yarası: Felsefe, sosyoloji, ölçme ve değerlendirme, program geliştirme alanlarından gelip kendilerine “rahat bir koltuk bulma hevesi” ile buldukları yere yerleşen ve bulundukları yeri de –en acısı- kendilerinin hakkı ilan eden, zanneden tuhaf bir kalabalık var. Gerçek bir meslek elemanı olmadıkları için onlardan elbette hassasiyet beklemiyorum ama insan en azından birazcık haddini bilmeli doğrusu…


Ve bu saçma atamaları yapan eğitimden bihaber zavallı bakanlık! Onlarla ilgili söylenecek çok söz var ama kendini bilmeyen hakkı bilir mi ki! Söylesen ne olur sussan ne olur!


Bir diğer yara, birbiri ardına açılan “aile danışmanlık merkezleri” her branştan öğretmen bu işi rahatlıkla yaptığını ilan ediyor ve insanlara hap niyetinde çözümler sunuyor. Ve benim güzel insanım araştırmadan soruşturmadan tüm bunlara inanıyor. Aile danışmanlığı hizmeti almak için gidiyor karşısındaki kimdir, nedir, necidir bilmeden teslim ediyor kendini! Kendini aile danışmanı olarak ilan eden eleman ise tez zamanda kendi de inanıyor ve aynaya baktığında gördüğü kişinin aile danışmanı olduğundan emin hale geliyor. YAZIK!


NLP… Hakkında bir cümle bile kurmak istemediğim bu saçmalık ise bir tür; insanlara hormon yükleme aracı:



  • Senin ne eksiğin var?
  • O yaptı sen de yaparsın!
  • Yeter ki amacın olsun mutlaka ulaşırsın!
  • Evrenden iste evren sana verir!
  • Sen dünyanın en değerli varlığısın!
  • En önemli sensin!
  • Sen iste evren sana yardım eder!

Ne kadar da hoş geliyor kulağa, inanması ise çok kolay. Fala inanmak gibi, ne bir bilimselliği var ne akla uygunluğu. Ama inanıyoruz. Kendimizi “NLP uzmanlarının” güvenli ellerine hiç kaygı duymadan emanet edebiliyoruz. Ve sonra kapıdan çıkarken başka biri oluyoruz adete “ben var ya ben….!” Duygusuyla uzaklaşıyoruz yaşamın gerçeklerine doğru. Sonra ya yıllarca kandırıyoruz kendimizi ya da aklımız erecek kadar büyümüşsek ne büyük bir yalanın ortasına düştüğümüzü fark ediyoruz acıyla ve aslında “O” olduğuna inandırıldığımız kişi olmadığımızı da…


Gördüğümde kanı beynime sıçratan bir tabelayı yazmak istiyorum “Yaşam Tasarım Merkezi” evet doğru duydunuz. Birinin yaşamını tasarlamak kimin haddi olabilir! Elbette haddini bilmeyen bir kalabalığın! Özellikle ergenlere hitap eden bu merkezler ergenleri kafalarındaki yola doğru iterler. Onların tek bir doğrusu vardır o da; insanların özellikle ergenlerin yaşamlarının kararlarını veremeyeceğidir. Bizim yaşam becerisi kazandırma amacımızı yaşamını yönetme arzusu ve algısı ile anında yerle bir ederler. Elbette kolay olan yönetilmektir. Ve seçim yönetilmekten yana olur. 3-5 yıl sonra ergenlikten çıkmaları gereken süreçte ergenliğe daha yeni giren koca bir kalabalık oluştururlar bilerek ya da bilmeyerek. Ve aileler araştırmadan soruşturmadan emanet ediverirler en değerli varlıklarını.


Bir diğeri ise yine şarlatan ilanlar, ismi lazım değil, tanıyanlar anlar:


10 seansta sınav kaygısına son


Dikkat eksikliğine kesin çözüm


Öğrenme güçlüklerinin çözümü bulundu!


Otizmde müthiş iyileşme!


…..


Ne büyük talihsizlik! İnanan, inandıran, inandırılan güzel ülkemin güzel insanı ne olur


S-O-R-G-U-L-A


İnanmadan önce sorgula


 


Tuğba YÜCEL


Psikolojik Danışman


tugbagyucel@gmail.com


Turk PDR (Tuğba Görgünoğlu YÜCEL)
http://www.turkpdr.com/corner-post.php?ss=5938&w=sarlatanlar-ordusu-198