Turk PDR (Turkpdr.com)
http://www.turkpdr.com/corner-post.php?ss=&w=yalitilmis-bir-cocukluk

Yalıtılmış Bir Çocukluk (11.10.2010)

“Ah tekrar çocukluğuma dönsem”. Dilimizin aşina olduğu, sıkça kullandığımız bir cümledir. Peki ama günümüzde çocuk olmak gerçekten  kolay mıdır?


Bizim çocuk olduğumuz dönemlerde çocuk olmak kolaydı, tasa, kaygı, stres bize uzak kavramlardı. Şimdi ise durum öyle değil. Çünkü günümüzde çocuk olmak demek, çocukluk vazifelerini aşmış durumda.


Nedir çocukluk vazifeleri?


Öncelikle yetişkinlerin sıkıntılarına kafa yormaktan uzak durmak, fizyolojik ihtiyaçlarının bile önüne geçen en önemli gıdalarını almak, yani oyun oynamak, enerjisini uygun şekilde harcamak, kapasiteleri, ilgileri doğrultusunda okul görevlerini yerine getirmek vs.


Peki bizim çocuklarımıza yüklediğimiz görevler neler? İşte bu nokta çok acı.


Biz çocuklardan, sanki kendi öğrenciliğimiz mükemmel geçmiş, başarıların üzerine merdiven kurup göklere çıkmışız gibi olması gerekenden kat kat fazlasını istiyoruz.


 Çocukların önlerine koyduğumuz; adına seviye belirleme, falanca yere yerleşme dediğimiz SBS, DPYS ve ilerleyen dönemde ÖSS gibi engeller var. Bu engelleri önemli ve zor yapan ise maalesef biz yetişkinler oluyoruz.


Biz yetişkinler -öğretmenler, ebeveynler- kendi içimizdeki tasayı, kaygıyı, “ah ne derler” düşüncesini besleyip büyüttükçe, bütün bunlardan etkilenen sonuçta çocuklar oluyor.


Bu noktadan hareketle asıl konumuza gelirsek; çocuklarımıza hediye ettiğimiz, yalıtılmış bir çocukluğun ardından mutsuzluklar içinde sürüp giden bir hayat oluyor.


Nedir yalıtılmış çocukluk?


Bir çocuk hayal edin. Bu çocuk özünde, pek çok zorunlu ihtiyacını yerine getiremiyor, oyun oynama konusunda pek çok kısıtlamalara takılıyor, öğrencilik hayatının neredeyse tamamını masa başında test kitaplarına boğulmuş  bir şekilde geçiriyor ve inanın her gün bir yandan test sorularına bakıyor bir yandan da bulunduğu bu hapis hayatından kurtulmanın hayalini kuruyor.


İşte yalıtılmış çocukluk demek istediğimiz böyle bir şey. Böylesi bir çocukluk başarı getiriyor mu? Kısa vadede evet, başarı getiriyor;  çocuk SBS’den yüzlerce puan alıyor, halk tabiriyle “en baba okulları” kazanıyor ama uzun vadede bakıldığında;  çocukluğunda yapmak istediği pek çok şeyi yapamayan, bir nevi çocukluk dönemi basamağını hiç kullanmadan direkt olarak yetişkinlik basamağına atlamanın yorgunluğu ile hayattan bezmiş bir yürüyen hayalet ortaya çıkıyor.


Sonrası mı? en verimli olmasını umduğumuz üniversite yılları gelip çattığında çocuk zincirlerinden kurtulmuşa dönüp, zaman zaman hem kendisine hem de çevresine çok büyük zararlar veriyor.


Kendimizi on iki on üç yaşındaki bir çocuğun yerine koyalım. Teneffüs zili çalmadan yaklaşık on dakika önce aklımızdan şunları geçiririz. “İki takım kursak, birinci takımda Ahmet, Hasan, Ali,……..; ikinci takımda Hüseyin, Mustafa,……., olsa. Yok yok böyle olmadı, Ahmet’lerin takım çok güçlü oldu….. ya da Ayşe ipini getirmiş midir acaba, ip atlardık.”


Hayal kurmak bedava ya, “okuldan sonra hemen eve gitmesek de güzelce bir oyun oynasak.”


Peki çocuk olmayı bir kenara bırakalım, birazcık eskiyi hatırlayalım. Sabah okula gittik, okul bitti eve geldik, kapıya varmadan önlüğümüzü çıkardık, içeri bile girmeden, önlüğümüzü yarıya kadar anca soktuğumuz çantamızı içeri fırlatıp hemen arkadaşlarımızın yanına gittik. Mesele oyun oynamak olunca geçirdiğimiz her saniye kıymetli. Saatlerce oyun oynadık, koştuk, düştük, küstük, bağırdık, çağırdık. O hiç istemediğimiz an geldi çattı. Annemizin sesini duyduk. “Hadi oğlum, hadi kızım, akşam oldu gel artık.” İlk söylediğimiz hep ne olurdu sizce.


“Anne noooolur birazcık daha” sanki saatlerdir oyun oynayan biz değilmişiz gibi. İşte bir ihtiyaçtır oyun, çocuk gelişiminin ana öğelerindendir oyun, çocuk enerjisinin en iyi dışavurumudur oyun. Sosyalleşmenin ana koşuludur oyun.     


Hal böyle iken, testlere boğduğumuz, daha küçücük yaşta, sadalyede oturmaktan kamburlaştırdığımız, eve kapattığımız çocuğun günahı ne? kolay yolu seçip “yanlış zamanda doğmuş mu diyeceğiz.” Yoksa şapkamızı önümüze koyup, bu işin bu hale gelmesinde bizim büyük hatalarımız var diyerek gerçeği kabullenecek miyiz?


Sınavlara hazırlanmaktan iyice bunalmış bir çocuğa, duygularını sorsanız, söyleyeceği şunlar olacak. “Bu sınavlardan bıktım artık, zaten artık çalışıyormuş gibi yapıyorum”.


Bu işin kime yararı var? Cevap basit; hiç kimseye en ufak bir yararı yok. Çocuklarımızın, öğrencilerimizin iyi okullarda okumaları, güzel meslekleri olmasını istemek kadar doğal bir şey olmasa gerek ancak yöntemin yanlış olduğunu kabul etmekten başka çaremiz yok.


 


Spor yapan çocukların, derslerinde de bir o kadar başarılı oldukları gerçeğini göz önünde bulundurarak, çocuklarımıza özgürce oyun oynama, hareket etme fırsatı tanırsak, çocukların, çocukluklarını yalıtmaktan vazgeçersek başarının daha yüksek olacağı aşikar.


            Kafası rahat olan, enerjisini olumlu bir şekilde harcamasına fırsat verdiğimiz çocuklar, geleceğimizin umut var olmasını sağlayacaklardır. Gelin bizler çocuklarımızın çocukluklarını yalıtmayalım.


Turk PDR (Turkpdr.com)
http://www.turkpdr.com/corner-post.php?ss=&w=yalitilmis-bir-cocukluk