Şifreni mi unuttun ?
Hoşgeldiniz Ziyaretçi. Lütfen üye değilseniz burdan kayıt olun.
Google Grupları
Turk PDR grubuna abone ol
E-posta Adresiniz:
Şiddet Cinneti ve İlk Kurbanı Kadınlar
Ekleyen: Abdulkerim IŞIK | Okunma: 309688 | 05.07.2011

Yeryüzünde ve bu topraklarda yaşayan herkesin biyolojik ve fiziksel çevre ile birlikte sağlıklı bir sosyal çevreye de sahip olması en doğal hakkıdır. Özellikle sağlıklı bir sosyal çevrenin varlığı ve devamlılığındaki en büyük handikap bireysel ve sosyal anlamda yaşanan şiddet olaylarıdır. Özellikle son zamanlarda sokak ortalarında tüm toplumun gözü önünde kadına yönelik yaşanan şiddet olayları  tam anlamıyla bir cinnet halini almıştır.

Medyaya yansıyan nedenleri de tam bir yanılsama olan ve kıskançlık krizleri, bencilce istek ve beklentilerin reddi ve istismara yönelik nedenler daha popüler / medyatik konular olarak işlenmekte. Oysa konunun öncelikle toplumsal bir bilinç ve bireysel bir anlayışın değerlendirilmesinden başlayarak ikisi arasındaki uyuma bakmak önemlidir.   

Şiddet,toplumsal ve bireysel hayatımızın etkileyicileri arasında en önemlisidir.Bu etkileyicinin bugün hep olumsuzluklarından bahsetmek ve antidemokratik,insanlık dışı bir davranış olduğunda birleşmek en yaygın yaklaşım olarak benimsenmiştir.Ancak şiddetin beslendiği kaynakların tanınması ve mevcut yaşantıda karşılaşılan şeklinin tüm yönleriyle ele alınması konusu bugüne kadar çok ciddi bir biçimde incelenmemiştir. Şiddetin sosyal hayattaki çok önemli etki ve tahribatları,bireysel açıdan da oluşturduğu psikolojik çöküntüler,devam eden toplumsal yaşantımızın önemli bir parçası olan eğitim ortamlarında da yansımaları zaman-zaman tartışmaları yeniden gün yüzüne çıkarmaktadır.

       Toplumsal hayatımızda yıllardır süregelen anlayış, hoşgörü, uzlaşma yoksunluğu, ilişki ve iletişim bozukluğu kavram ve değer çatışması içinde şiddet olayları ile birlikte hayat devam ettirilmektedir. Toplumun bütün kesimlerinde her yaş, rol ve konumdaki herkes bu durumdan yakınmakta, buna karşın bilerek veya bilmeden bu kargaşayı arttıran davranış ve eylemlerde bulunmaktadır.

       Günlük yaşantımızda;sokakta, çarşıda, pazarda, işyerinde, eğlencede bu ilke,kural ve yasa tanımazlığın değişik örneklerini görmekte hatta bunlara kendimiz neden olmaktayız. Çoğunlukla bütün bunlara karşı hiçbir tepki göstermeden ya umursamazlık ya da çekinme ve korku duygularıyla "adam sende " deyip geçmekteyiz.    

Günlük basın ve kitle iletişim araçlarında artık çok önemsiz haberler grubunda yer alan ya da hiç almayan şiddet konuları günlük yaşantının ayrılmaz bir parçası olmuştur. Yıllarca bu olaylarla birlikte yaşayan insanların çoğu duyarsızlaşmış, tepkisiz bir şekilde günlük yaşantıyı kazasız belasız sürdürme tasasına girmiştir.

       Ülkemizde otoriteye baş eğme davranışının toplumsal normlardan kaynaklandığı araştırmalar sonucu ortaya çıkmıştır. Ana-baba, öğretmen veya erkek otoritesi ,disiplin sağlamak üzere uygulanan baskı yöntemleri genel kamuoyu tarafından artık benimsenmiştir. Toplumumuzda özellikle kadına kötü davranmanın problem olarak görülmemesinin temel nedeni bu konuda yeterli duyarlılığın olmamasıdır.

     Şiddeti tetikleyen başlıca etkenler arasında şunlar sıralanabilir. 

ZARARLI ALIŞKANLIKLAR : Alkol ve uyuşturucu madde kullanımıyla saldırgan davranışlar ve şiddet eylemleri arasında birbirini tırmandıran bir ilişki vardır. Saldırgan kişilerin ve şiddet eylemlerinin alkolikler arasında mukayese götürmez çokluğu araştırma ve istatistik bulgulardır. Zararlı maddeler arasında sigara ve alkol tüm toplumlarda olduğu gibi bizde de yaygın olarak kullanılan ve kabul gören, açıkta alınıp-satılabilen, kolay ulaşılabilen maddelerdir. Uyuşturucu ,uyarıcı ve uçucu maddelerin alt kültürü belli oranda tıpta ve sanayide oluşmuş ve ülkemizde de yaygınlaşmaktadır. Zararlı maddelerin alınma oranı arttıkça kişinin kendini kontrolü azalır ya da bütünüyle ortadan kalkar. Kavgacı, kırıcı, saldırgan davranışlar artar, sapık cinsel eğilimler ortaya çıkmaya başlar ve bu aşamada şiddet eylemleri daha sık görülür.

Son yıllarda adam öldürme suçuyla cezaevinde bulunanlar arasında yapılan bir araştırmada  % 21.7 sinin alkol kullandığını % 6.6 sının alkolün etkisi altında adam öldürdüğünü ortaya koymuştur. Uyuşturucu kullanıcılarında özellikle yoksunluk belirtileri sırasında saldırgan davranışlar ve şiddet eylemlerine daha sık rastlanmaktadır. Yatıştırıcıların alındığı süre içinde  karşıt ve ters tepki olarak taşkınlık,saldırganlık görülebilir.

       OTORİTER - BASKICI YAKLAŞIM : Otoriter ve baskıcı yaklaşımın neden olduğu engellenme, insanın kişilik yapısından kaynaklanan bilinçli  ve bilinçdışı evreleri içeren bir süreç olup, çeşitli ve değişik davranışların ortaya çıkmasına yol açar. İnsanın beslenme,korunma gibi temel fizyolojik; ilgi, sevgi, saygı, güven, özgürlük , özerklik, üreticilik gibi psiko-sosyal ihtiyaçlarının içten ve dıştan gelen etkenlerle engellenmesi muhtemeldir. Engellenmeye dayanma gücünün yetersizliği, kişinin gelecek bağlantısı olmayan düşünceler üretmesine ya da artan hayal kırıklığı ve öfkenin etkisi altında saldırgan davranışlar sergilemesine neden olabilir.

İnsanın günlük yaşantısı engellenmelerle doludur. Bu durumlar doğuştan itibaren başlar ve hayat boyu sürer. Bebeklikten başlayan bir süreçte benlikte engellere karşı dayanma gücü gelişir. Toplumsal engellemeler saldırganlığı şiddete dönüştürebilir. Şiddet ve saldırganlığın öğrenilmesi de göz ardı edilemeyecek bir konudur. Birbirinden farklı çeşitli öğrenme yöntemleri vardır. Bunlar arasında koşullanma,deneme-yanılma, örnek alma ve bilişsel öğrenme yöntemleri ilk sırada yer alır. İnsanlar çocukluktan başlayarak hayat boyu bu öğrenme yollarından birini ya da birkaçını kullanarak bilerek-bilmeden saldırgan davranışlara ve şiddet eylemlerine özgü kalıpları öğrenirler. Çocuk şiddeti en temel eğitim yeri olan ailede tanır. Otoriter,baskıcı,çocuğa söz hakkı verilmeyen, yanlış davranışların pekiştirildiği ve ebeveyn tartışmalarının yoğun olduğu ailelerde şiddete eğilimli çocuklar yetişmektedir. Sorunlar karşısında demokratik çözüm yollarına başvuran ailelerde ise daha olumlu davranış sergileyen çocuklar yetişmektedir.

       ANTİSOSYAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU : Bu bozukluğu gösteren insanların çocukluk ve gençlik çağında; evden kaçma, hırsızlık, yankesicilik, yalan, kavga, cinsel saldırı,alkol ve madde bağımlılığı gibi saldırgan davranışlar ve şiddet içeren eylemlerine sıklıkla rastlanır. Genel olarak aşırı dayak atan dengesiz,düzensiz,ilgisiz davranan,alkol yada madde bağımlısı olan, suç işleyen anne-babaların ve parçalanmış ailelerin çocuklarında antisosyal kişilik bozukluğu riskinin arttığı belirtilmiştir. Öteki kişilik bozukluklarının kimlik karmaşası, duygulanımda dengesizlik,ilgi çekme, kendini beğenme, yetersizlik, etki altında kalma,takıntı ve saplantı gibi özellikleri gereksiz ve yersiz kızgınlık-öfke patlamalarına yol açabilir. Kısaca yetişkinlerin sağlıksız psikolojik yapıları da bedensel cezalandırma nedenlerinden biridir. Bunun günümüzde benimsenmiş olması kullanımını asla meşrulaştırmaz.

       MEDYA VE ŞİDDET : Saldırgan davranışların ortaya çıkmasında en önemli etkenlerden biri öğrenmedir. T.V.’nin, internet ve yaygın medyanın bireyler üzerindeki etkileriyle ilgili araştırmaların büyük çoğunluğu "gözleme dayalı öğrenme" adı verilen geniş bir konu alanında yoğunlaşmaktadır. T.V.de saldırganlığı gözleme,izleyicilerde saldırganlıkla ilgili düşüncelerin uyarılmasına yol açar. Bu düşüncelerdeki etki duygulara ve davranışsal eğilimlere yayılır, gözleyenleri saldırgan eyleme daha bir hazır hale getirir. T.V. deki saldırgan görüntülerin, şiddet içerikli filmlerin ve eylemlerin, pornografik öğelerin yer alması çocukları ve gençleri olumsuz yönde etkilemektedir. Uzun süre T.V. izleyenlerin izlemeyenlere oranla daha güvensiz, kuşkulu, kızgın ve öfkeli oldukları görülmüştür. İnsanlar gerek T.V. de  gerek yazılı basında şiddeti sürekli görür,tedirgin edilir,diken üstünde tutulursa, o insanların dünyaya olumlu bakmaları,kendilerini olumlu algılamaları beklenemez

Şiddet ve cinsel içerikli filmler öncelikle çocukları ve bireyleri olumsuz etkileyebilir.

Fiziksel olarak güç simgesi olan erkek ile güçsüzlüğü ve narinliği simgeleyen kadın arasındaki şiddet ilişkisinde de oturmamış bir benliğin sonucu olarak haksızlığını gizleme ya da cezayı hakkından fazla verme eğiliminin sonucu olarak kadına yönelik şiddet karşımıza çıkmaktadır.

Özellikle kadın üzerinde hak iddia etmeye başlayan erkekler (kızı, karısı,… vb.) kendilerini ve duygularını en kısa yoldan şiddetle ifade etmeye başlarlar. Böylece duygusal baskılarını ortadan kaldırmış, hayal kırıklıklarını telefi etmiş olacaklar ve bu maliyet olarak ta ucuz bir süreç olarak görülmektedir. Şiddeti sadece dayak ve vurma olarak sınırlamayan bir yaklaşımla, sosyal / psikolojik şiddet ile istismarı da birlikte değerlendirmek gerekir.

Hele bir de şiddet davranışlarını terbiye etme, düzeltme aracı olarak bilerek kullandığını düşünen anlayışların varlığını da eklersek konunun vehameti daha iyi anlaşılacaktır.

Kadınlar arasında boşanmışların % 78’ inde şiddet deneyimi ile ilgili bir orana rastlıyoruz.

Cinsiyetler arasındaki şiddet ilişkisinde mevcut veriler eğitimin de çok etkili olmadığını bize göstermektedir. Eğitim seviyesi yükseldikçe ne yazık ki şiddet azalmamaktadır.

Öyle ki artık şiddetten korunamayacağına inanmaya başlayan kadınların çıkış yolu olarak intiharı düşündükleri de yaygın olarak karşılaşılan bir durumdur. Böylece hem kendilerini kurtarmış olduğunu hem de karşısındakileri cezalandırmış olduklarına inanarak yaparlar.

Günümüzde hukuksal bazı düzenlemeler başlamış olsa bile aslolanın hoşgörü ve iletişime inanmanın yaşam kültürü olarak benimsenmesi olduğudur. Yoksa kadının ekonomik bağımsızlığı veya özgürleşmesi adı altında yürütülen ve çözüm olarak sunulan reçetelere de temkinli olmak bugüne kadarki gelişmelerle yaşanılan önemli bir tecrübedir.

Çözümün önce insani değerlerin devamında sosyal bilincin arttırılması ve korunmasında olduğunu önemsemek lazımdır.



» Diğer Yazılarıma Bakmak İçin Buraya Tıklayın «


Yorum yapabilmek için üye girişi yapınız veya facebook hesabınız ile yorum yapın.



 1. Psikolojik Danışmanın Önlük Giymesi Uygun Olur mu?

Evet giymesi gerekir
% 21

Hayrı giymemesi gerekir
% 73

Fikrim Yok
% 6

Toplam Tekil Hit: 3274008
Toplam Çoğul Hit: 24220444
Kimler Online ?
21 Ziyaretçi, 0 Üye
En son üyemiz H.HOCA, Hoşgeldiniz.

Copyright © Turkpdr.com | 2010 | Bu sitede yer alan içerikler kaynak gösterilmeksizin kopyalanamaz ve yayınlanamaz