Şifreni mi unuttun ?
Hoşgeldiniz Ziyaretçi. Lütfen üye değilseniz burdan kayıt olun.
Google Grupları
Turk PDR grubuna abone ol
E-posta Adresiniz:
Boşanma Süreci
Boşanma, kompleks ve çok boyutlu bir fenomen olup, uzun periyotta gerçekleşen psikolojik ve sosyal bir süreçtir. Boşanma, her bireyde farklı seyreder. Teorisyenler ve araştırmacılar, boşanma sürecini açıklayabilmek için çeşitli modeller geliştirmiştir.
Ekleyen: Serdal GÜR | Okunma: 8828 | 30.01.2011

Boşanma, kompleks ve çok boyutlu bir fenomen olup, uzun periyotta gerçekleşen psikolojik ve sosyal bir süreçtir. Boşanma, her bireyde farklı seyreder. Teorisyenler ve araştırmacılar, boşanma sürecini açıklayabilmek için çeşitli modeller geliştirmiştir.

(Divorce as a Process of Mourning)
MODEL II: Boşanmanın 6 (Altı) İstasyonu
(The six stations of Divorce)
MODEL III: Psikososyal Süreç Olarak Boşanma

(Divorce as Psychological Process)
MODEL IV: Boşanma ve Erikson'un Gelişim Teorisi
MODEL I: Bir Yas Süreci Olarak Boşanma
Bu modelde; boşanma, bir aile bireyinin ölümünü takiben oluşan duruma benzeyen bir psikolojik kriz olarak varsayılmaktadır.
Wiseman bu süreci 5 evreye ayırmıştır:
İnkar
Kayıp ve depresyon
Kızgınlık ve ambivalans
Yeni yaşam tarzı ve kimliğe uyum sağlama
Kabul ve yeniden işlev görme
İnkar :
Evliliğin bozulmasına yol açan sıkıntı verici faktörler tam olarak açığa çıkıncaya dek bu evre sürer. Bu evrede evlilik, baskı ve sıkıntılı tarzda devam eder. Denial sıklıkla evliliği devam ettirmeyi amaçlayan bir mekanizmadır.
Kayıp ve Depresyon:
Stres kaynağı ister iç, ister dış kaynaklı olsun eşlerde " evlilikte bir şeyler çok ciddi şekilde yanlış gidiyor" düşüncesini oluşur. Bu evrede kişi, sıkıntılarının evliliğiyle ilişkili olduğunun farkına vardığında, tipik ilk reaksiyonu: anlamlılık kaybı, üzüntü, depresyon, yalnızlık hissi ve diğer insanlarla iletişimden çekilme oluşur.
Kızgınlık ve ambivalans :
Boşanma daha gerçekçi bir düşünce halini almaya başlayınca, kızgınlık hisleri daha da artar. Bu kızgınlık; çocukların velayeti, nafaka, çocuklarla görüşmenin ayarlanması ve diğer konular hakkında kararların alındığı zamanda sıklıkla artar.
Yeni yaşam tarzı ve kimliğe uyum sağlama :
Bu evrede boşanma bir gerçek olarak algılanır ve her bir birey bu yeni gerçekle başa çıkmanın en etkin yolunu bulmalaya çalışır.. Boşanma sürecini yaşayan kişinin ana görevi: evlilik, kişilik, meslek, cinsel ve toplumsal alanlarda yeni bir kimlik geliştirmektir. Bu evrenin en belirgin özelliği eski kimlikte çözümlenmemiş sorunların yeniden açılması ve yeniden çözülme fırsatının oluşmasıdır.
Kabul ve yeniden işlev görme :
Kabul, yeterli sosyal, cinsel ve mesleki düşünce ve kimliğe sahip olmaya başlayınca, bir süre sonra gelişir. Bu evrede yeni oluşmuş başa çıkma yöntemleri pekişir. Yeni ilişkilere karşı korku ve endişeler yatışarak, ikinci evlilik için fırsatlar doğar. İkinci bir evlilikte başarı, her bir önceki evrelerde çatışmaların başarılı bir şekilde çözümlenmesine bağlıdır.
MODEL II: Boşanmanın 6 (Altı) İstasyonu
(The six stations of Divorce)
Bohannan (1968); boşanmanın 6 paralel süreçten (istasyondan) oluştuğu görüşündeydi. Bu aşamalarda yaşanan güçlükler, farklı zamanlarda ve farklı şiddetlerde oluşmaktadır. Bu 6 yaşantı veya istasyon şunlardır:
Duygusal boşanma (Emotional divorce)
Hukuki boşanma (Legal divorce)
Ekonomik boşanma (Economic divorce)
Anne-baba olarak (ebeveyn) boşanma (Co-parental divorce)
Toplumsal boşanma (Community divorce)
Ruhsal boşanma (Psychic divorce)
Duygusal boşanma:
Emosyonel boşanma evliliğin çözülme sürecidir. Bu ilk evrede en azından eşlerden birinde; ilişkilerinde duygusal isteklilik ve arzular azalır. Aile birliği işlev görmesine rağmen ilişkinin kalitesi iyi değildir. Eşlerin birinde bilinçli ya da bilinçsiz çekilme ve umursama vardır. Evlilik yaşantısında yaşanan rutin zorluklar genellikle daha güç olarak algılanmaktadır.
Hukuki boşanma :
Ekonomik boşanma :
Aile aynı zamanda ekonomik bir birimdir, çoğunlukla karı ve kocanın mülkiyetlerini birleşiminden oluşur. Boşanma durumunda bunların bölünmesi kararı ortaya çıkar.
Anne-baba olarak (ebeveyn) boşanma:
Belki de boşanmanın en acı verici yönü ebeveyn olarak boşanmadır. Ebeveyn boşanması anne babanın birbirinden boşanmasıdır, yoksa çocuklardan boşanmaları demek değildir. Bu durum çocukların velayet hakkı (the right of custody) bir tarafa verilse bile geçerlidir.
Çocuğun eğitimi ve yetiştirilmesi konusunda karar alma aşamasında boşanmış eşler bir araya geldiklerinde büyük sorunlar yaşanmaktadır. Baba sıklıkla, annenin çocuklarını kendisinden ayırmaya ve uzaklaştırmaya çalıştığını ve babaya benzeyen yönlerini körelttiğini düşünür. Diğer yandan anne sıklıkla, kendinin kararlar almakta tek sorumlu olduğuna inanıp, babanın çocuklarına karşı annenin otoritesini kırdığını düşünür. Boşanmış annelerin çoğu yanlarında, kendilerine yol gösterecek fakat eleştirmeyecek, destekleyecek ve sorumluluklarını paylaşacak birisinin olmasını isterler. Anne-babanın birbirlerine karşı şüpheleri ya da güvensizliklerinin olması çocuklarla iletişimlerinde zorluklara, sürtüşme ve acılara yol açmaktadır.
Toplumsal boşanma:
Boşanma toplumsal yaşantıda çok büyük değişikliklerin tetikleyicisi olabilir. Boşananların çoğu evlilik dönemlerinde oluşturdukları dışarı arkadaş ilişkilerinde büyük hayal kırıklıkları yaşadıklarını ifade etmektedirler. Bu zor dönemlerinde arkadaşlarının yanlarında bulunmadığını ve terk edildiklerini hissederler.
Ruhsal boşanma:
Psişik boşanma; kişiliğinden kendinin ayrışması ve eşin yokluğunun etkisi anlamına gelir. Bu süreç, boşanmış kişinin tekrar otonomi kazanmasına ve tamamen bağımsız bir hal kazanıncaya kadar sürer. Bütün boşananlarda, özellikle zaafları ile evlenmiş olanlarda; psişik boşanma çok güç olmasına karşın, kişilik gelişimi için büyük bir fırsattır. Psişik boşanma, boşanma sürecinin en önemli evrelerinden biridir. Bu evrede yeni ayrışmış olan eşlerin her biri, yeterlilik ve bağımsızlıklarını geliştirmeye çalışırlar. Her bir eş, eşinin desteği olmaksızın, birbirlerinden bağımsız tarzda, başarısızlıkları ve yanlışları için suçlayacak birini bulmaksızın, tek başına yaşamayı öğrenmelidirler. Boşanan kişiler önceleri problemleri çözme için kullandığı yöntemleri denerler, oysa ki boşanma sonrasında işe yaramayan eski başa çıkma metotlarından vazgeçip yeni çözüm getirici yöntemler için çabalamalıdırlar.
MODEL III: Psikososyal Süreç Olarak Boşanma
Boşanmanın psikososyal analizi en ayrıntılı bu modelde yapılmıştır. Kessler'in analizleri (1975); çeşitli evreleri yaşayan yetişkinlerde yaptığı klinik çalışmalara dayanmaktadır. Kessler boşanmayı psikolojik süreç olarak 7 emosyonel evreye (aşamaya) ayırmıştır:
Gözünü açmak, tatsız olan gerçeği görmek (Disillusionment)
Erozyon (Eresion)
Ayrışma (Detachment)
Fiziksel ayrılık (Physical separation)
Yas (Mourning)
İkinci ergenlik (Second Adolescence)
Araştırma ve sıkı çalışma (Exploration and hard working)
Bu süreçteki evrelerin başlangıç ve bitiş noktaları açık değildir. Bu evrelerin süreleri, kişilerin yapılarına göre değişmektedir.
Gözünü açmak, tatsız olan gerçeği görmek:
Emosyonel boşanma, balayının bitmesiyle başlar. İlk oluşan romantik körlük kaybolduğunda, farklılıklar ve güçlükler fark edilmeye başlandığında, kişinin gözü açılmaya başlar. Problemlere karşı ilgisiz kalma eşlerde, ilişkinin olumsuz yönlerine odaklaşmalarına ve düşünmelerine yol açar. Gözün açılması, herhangi bir ilişkinin aslında tamamlayıcı evresidir. Gözün açılması ilişkinin bozulmasının sebebi olabileceği gibi, ilişkinin derinleşmesi ve güçlenmesinde anahtarı da olabilmektedir. Bu evre; eşlerin birbirlerinden beklentilerinden feragat edip, gerçekle tanışma zamanıdır. Bu evrede farklılıklar açığa çıkar ve eşler realite ile zihinlerindeki ideal eş algısı arasındaki ayırımı yapma dönemine girerler. Burada algılamanın derecesi gelecekteki hayal kırıklıklarının şiddetini belirler. Realite, eşlerin birbirlerini zayıflıkları ve güzel taraflarıyla birlikte kabullenmesi ve sevmesi fikrine dayanmaktadır.
Başlarda gözünü açma belirgin ve bilinçli olarak algılanmayabilir. Fakat zamanla olumsuzluklar üzerine odaklaşma ve farkına varma, konu üzerinde yoğunlaşmaya yol açar. Kişi, eş idealizasyonu ve hayal kırıklıkları arasında mekik dokur. Zamanla enerjini çoğunu eşinin ve ilişkinin olumsuz yönlerine harcar. Eğer bu evre geçilemezse, ilşki azalarak diğer evreye geçilir.
Erezyon :
Çok az kişi gözünü açma evresini başarıyla halleder. Sıklıkla bu dönemi erozyon takip eder. Bir önceki evrede baskılanmış olan acı, hayal kırıklıkları ve kızgınlıklar açığa çıkmaya başlar. Eşiyle olan hayal kırıklıklarının ve hoşnutsuzlukların bilinçli olarak farkına varmaya başlar.
Bu evrede eşler birbirleriyle, iletişimleri olumsuz bazda olsa bile, birbirlerine çok müdahale etme tarzında ilişkidedirler. Birbirlerine karşı özenli davranmaz, derin yaralar açacak tarzda birbirlerini incitirler (Kessler 1975).
Ayrışma:
Ayrışma evliliğe yatırımın anlamlı derecede azaldığı anlamına gelir. Buradaki baskın tavır umursamazlıktır. Bu evrede çatışmalar üzere yoğunlaşmadan ziyade ilgisizlik gelişmesiyle karekterizedir. Eşlerin aktiviteleri başka alanlara kaymaya başlar. Bu ayrışma eşlerin birinde daha baskın olarak yaşanır. Eşler veya eşlerden biri artık boşanma sonrası yaşam hakkında düşünmeye başlamış ve tek başına yaşama hakkında düşlemler ve planlar kurmaya başlamıştır.
Fiziksel ayrılık:
"Duygusal boşanma sürecinin en travmatik evresi fiziksel ayrılıktır" (Kessler, 1975). Eşler yalnızlık, anksiyete ve karmaşık düşünceler içine girerler ve yeni kimlik oluşturma gereksinimi hissederler. Boşanmanın başlaması sıklıkla eşlerde suçluluk ve yetersizlik hislerinin oluşmasına yol açar, bu duygular kolaylıkla kızgınlık hislerine dönüşebilmektedir. Suçluluk duyguları; eşine ve çocuklarına ayrılığın verdiği incinme ve acıdan sorumlu olduğu düşüncesine dayanmaktadır. Oluşan yalnızlık, eşleri yeni ilişkilere iter (Kessler 1975) Kessler eşlerde bilinmeyene yönelik anksiyetenin 3 sebeple geliştiğini ileri sürmektedir:
Toplumun bilinemeyen tepkisi ve tek yaşamla başa çıkabilecek mi endişesi
Eski alışkanlıklarından vazgeçebilecek mi endişesi
Yeni yaşam için kendini düzenleme ve tanımlama kaygısı
Bu kaygılar potansiyel olarak aslında yapıcı niteliktedir, uyumu kolaylaştırır.
Yas:
"Yas; kızgınlık, incinme, yalnızlık ve çaresizlik duygularını içerir" (Kessler, 1975). Yasta kayıp'ın verdiği psikolojik süreç işler. Eşler birbirlerinin psikolojik varlıklarından kendilerini özgürleştirme çabalarını içermektedir. Önceki ilişkilerin anıları yeni bağımsızlığın başlangıcında kişiyi tehdit eder. Anılar, içeriği ister iyi ister kötü olsun, kişinin güvenini sarsar ve hareketlerini kısıtlamasına yol açar.
Kızgınlık ve depresyon, yas sürecinin ana komponentleridir. Eğer kızgınlık, evlilik döneminde yaşanan acılara yönelik ise yıkıcı olabilmektedir (destructive anger). Eğer kızgınlık şimdiki gerçeklerden kaynaklanıyor, bağımsızlık oluşturma ve yeni ilişkiler geliştirmeye yönelik ise yapıcıdır (Constructive anger).
Depresyon yas sürecinin önemli komponentlerindendir. Bu kızgınlığın başka yansıyan bir tarzıdır. Suçluluğun dışarıya yansıtılan tarzı (externalizing) kızgınlık, internalize (içe yönelik) tarzı depresyondur. Ayrılık tamamen gerçekleşir gerçekleşmez "Frantic yas" depresyona ve ardından hüzüne döner. Depresyon işlerliği önlemesine rağmen, hüzün (sadness) önlemez. Yıkıcı kızgınlıktan yapıcı kızgınlığa geçiş ve depresyonun hüzne dönüşmesi ruhsal işleyişin devam etmesi için gereklidir.
İkinci ergenlik:
Bu evre kendini rehabilitasyon için sıçrama tahtası olabilir. Bu aşamada iyileşme duygusu ve özgürlük için yeterlilik ve hazırlık vardır. Boşanmaya ait kızgınlığın yerini objektif bakış almıştır. Günlük evlilik yaşamının ve boşanma sürecinin verdiği sıkıntılardan kurtulma, kişinin geleceğe yönelik daha iyimser ve gerçekçi bakmasını sağlamaya başlamıştır. Bu evrede geleceğe yönelik kurulan heyecan verici ve büyüleyici düşünceler ergenlikteki yaşantıyı andırmaktadır. Baskılanmış arzu ve istekler yeniden alevlenmiştir. Buradaki tepkiler aşırı bir nitelik kazanabilir fakat sonra dengeye ulaşır.
Araştırma ve sıkı çalışma (Exploration and hard working):
Bu evrede tekrar oto kontrol oluşur. Kendine ve başkalarına karşı oluşan iç görü, ilave girişim ve araştırmalar için cesaret verir (Kessler, 1975). Önceden tanımlanan amaçlar şimdi özgün ve gerçekçi hal alır. İlişkilerde yeterlilik, pasiflik yerini aktif katılım almıştır. Bu evreye ulaşmış kişiler geçmişe rahatsızlık duymadan bakabilirler.
MODEL IV: Boşanma ve Erikson'un Gelişim Teorisi
Bu 4. Model 1977'de Smart tarafından geliştirilmiştir. Bu modelde boşanma sürecine Erikson'un kişilik gelişimi teorisi bağlamında bakılmıştır. Erikson (1963) çocuğun gelişimini değerlendirirken; her bir evrenin bir krizle karekteristik olup, çocuğun sağlıklı bir kişilik geliştirmesi için bu dönemdeki krizi çözmesi gereklidir. Daha sonraları oluşan yaşam krizlerde sıklıkla erken gelişimsel evrelere (başarı ile çözümlenmemiş evrelere) regresyon olur. Bu regresyonlar, bu problemlere daha yüksek seviyede çözümler oluşturma fırsatı vermesine karşın, daha yoğun krizlerde regresyon ileri seviyelerde gelişebilmektedir. Smart'a göre Boşanma böyle bir krizdir ve kişi regresyona uğrar.
Boşanma Hakkında 7 yanlış inanış
Myth 1: Çoğu erkek eşlerini aldatır: Yapılan iyi düzenlenmiş araştırmalarda erkeklerin %80’nin eşlerini hiçbir zamn aldatmadıkları ortaya çıkmıştır.
Myth 2: Boşanmayı erkek başlatır: Bir çok çalışmada boşanmaların 2/3’ünde boşanma için müraccat eden ve başlatan kadındır. Erkekler kadınlara oranla evliliklerde daha fazla mutlu olurlar, daha az hayal kırıklığı ve doyumsuzluk yaşarlar ve daha az olasılıkla boşanmayı düşünürler.
Myth 3: Kadınlar boşanma sonrasında pişmanlık duyarlar: Çoğu kadın boşanma sonrasında pişmanlık duymaz. Dahada ötesi boşanmış kadın, boşanmış erkeğe oranla genellikle daha mutludur.
Myth 4: Kadınlar boşanma dan daha fazla olarak duygusal ve psikolojik zarar görürler: Bu genellikle doğru değildir. Boşanma sonrası kadın duygusal olarak dah a iyi hisseder.
Myth 5: Boşanmış kişiler eski eşleri ile problemleri devam eder: Yarısı için genellikle hayır.
Myth 6: Çoğu boşanmış erkek tekrar evlenirken, çoğu boşanmış kadın evlenemez: Boşanmış kadının tekrar evlenme isteği erkeğe oranla daha az olasıdır. Çünkü boşanmış olmaktan mutludur. Fakat araştırmalrda boşanmış erkeklerin %80’i ve boşanmış kadınların %75’i tekrar evlenmektedir.
Myth 7: Boşanmanın ekonomik etkileri kadınları erkeklerden daha çok etkiler: Boşanmayı takiben yıllarda gerçektende kadınlar parasal olarak daha çok etkilenirler. Fakat genellikle 5 yıl sonrasında kadın ve erkek çoğunlukla tekrar evlenir.

« Önceki MakaleSonraki Makale »

Yorum yapabilmek için üye girişi yapınız veya facebook hesabınız ile yorum yapın.



 1. Psikolojik Danışmanın Önlük Giymesi Uygun Olur mu?

Evet giymesi gerekir
% 19

Hayrı giymemesi gerekir
% 74

Fikrim Yok
% 7

Toplam Tekil Hit: 3135290
Toplam Çoğul Hit: 22355253
Kimler Online ?
24 Ziyaretçi, 0 Üye
En son üyemiz H.HOCA, Hoşgeldiniz.

Copyright © Turkpdr.com | 2010 | Bu sitede yer alan içerikler kaynak gösterilmeksizin kopyalanamaz ve yayınlanamaz