Rehberlik hizmetlerinin ortaya çıkmasına yol açan toplumsal, düşünsel ve bilimsel gelişmeler şöyle sıralanabilir:
Rehberlik hizmetlerinin ortaya çıkmasına yol açan toplumsal, düşünsel ve bilimsel gelişmeler şöyle sıralanabilir:
1. Meslek seçiminin zorlaşması : Teknolojik gelişme ile birlikte ortaya çıkan endüstrileşme ve kentleşme olgusu, rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerini ortaya çıkaran koşulların başında gelmektedir. Gelişen endüstrileşme, meslek çeşidini hızla artırmış ve uzmanlaşma gerektiren mesleklerin doğmasına neden olmuştur. Bu da meslek seçme durumunda olan bir gencin karşısında seçeneklerin artmasına yol açmıştır. Ve kişinin meslekleri algılayabilmesi ve kendisine uygun olanı seçebilmesi için onları yakından tanıması gereklidir. Bu nedenle 20. yüzyılın başlarında gençlere meslek olanaklarını tanıtmak üzere, sistemli hizmet verecek rehberlik örgütleri kurulmaya başlanmıştır. İlk meslek bürosunun kurulduğu yıl (1908 Amerika-Boston), meslek rehberliğinin başlangıcı ve meslek bürosunun kurucusu Frank Parsons da rehberliğin babası sayılmaktadır.
2. Bireysel farkların eğitimde dikkate alınması zorunluluğu: Teknolojinin gelişmesi ve demokrasi ideallerinin benimsenmesi sonucunda temel eğitimin zorunlu hale getirilmesi ve yaygınlaştırılması, toplumun çok değişik kesimlerinden gelen ve yetenek, ilgi, değer ve eğitim gereksinmesi birbirinden farklı bireylerin aynı sınıflarda toplanmalarına yol açmıştır. Vaktiyle ortalama öğrencilere göre hazırlanmış olan öğretim programları, öğrencilerin çeşitlenmesiyle oluşan heterojen gruplarda yetersiz kalmış; programlar değişik gereksinmelere göre çeşitlendirilirken, öğrencileri de yeteneklerine, ilgilerine göre gruplama gereği ortaya çıkmıştır. Farklı öğretim programlarına, uygun öğrencilerin yerleştirilmesi için psikolojik incelemelerin yapılmasını ve öğrencilerin niteliklerine göre uygun programlara kendiliklerinden yönelmesini sağlamak üzere rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerine gerek görülmüştür.
3. İlerici eğitim anlayışının benimsenmesi: Yirminci yüzyıla değin egemen olan klasik eğitim anlayışı, öğretimde başkalarının deneyimlerinin aktarılmasına ve zihin disiplinine önem vermekteydi. Bireysel farkları dikkate almayan böyle bir anlayış, öğrencinin akademik (bilgisel) başarısını en önemli ölçüt olarak almakta, derslerinde başarısız olan öğrenciyi, hemen her alanda başarısız saymaktaydı.
Oysa, bu eğitim anlayışına bir tepki olarak ortaya çıkan İlerici Eğitim anlayışı, öğrenciyi eğitim ve öğretimin odak noktası yaparak onu duygu, düşünce ve değerleri ile bir bütün olarak görmektedir. Öğretmen, öğrencisinin her türlü gelişim sorunu ile ilgilenme ve öğretim etkinliklerini onun ilgi ve gereksinmelerine uyarlama sorumluluğunu duymaktadır. İlerici eğitim anlayışının uygulandığı okullarda öğrencilerin ilgi ve yeteneklerinin tanınması için rehberlik hizmetlerine gereksinme olduğu açıktır.
4. Demokrat toplumlarda bireylere tanınan seçme özgürlüğü: Çağdaş toplumların benimsediği demokratik yaşama biçimi de rehberliği gerekli kılan koşulların başında gelmektedir. Demokratik toplumlarda hiç olmazsa ilke olarak, her bireye eğitim görme ve toplumdaki meslek ya da toplumsal sınıf hiyerarşisinin en üst basamaklarına yükselme hakkı tanınmıştır. Ancak bireylerin eğitim olanaklarından yararlanabilmeleri, sahip oldukları ekonomik olanaklar ve içinde yaşadıkları çevrenin kültürel değerleri, yani eğitime verilen önem ile sınırlıdır. Ekonomik ve kültürel olanakların kısır olduğu çevrelerde, ancak üstün yetenekli bireyler, engelleri aşarak toplumun üst düzeylerinde kendilerine bir yer kapabilmektedirler. Yani demokratik toplumlarda bir kimse çok çalışarak ve var olan olanakları kullanarak yeteneklerini geliştirebilir ve toplumsal konumunu ilerletebilir. Bireylerin seçme özgürlükleri arttıkça, karar verme durumunda sorumlulukları da artmaktadır. Doğru karar verme sorumluluğu ile karşılaşan bir kimse, seçenekleri daha yakından tanımak istemekte ve profesyonel bir yardıma gereksinme duymaktadır. İşte bu yardımı da rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri karşılamaktadır.
5. Demokratik yaşamın karar verme gücüne sahip bireyler gerektirmesi: Gelişen teknoloji, daha çok yetişmiş insan gücü gerektirmekte, demokratik yaşam, daha bilinçli, tercihlerini daha akıllıca yapabilen bireylere gereksinime göstermektedir. Doğru karar verme gücü ailede, okulda ve diğer çevrelerde, bireyin diğer bireylerle ilişkilerinde karşılaştığı seçme ve karar verme fırsatlarında geçirdiği deneyimlerle gelişmektedir. Rehberlik ve psikolojik danışma, bireye karar verme durumlarında plânlı ve sistemli yardımlar sağlayarak, onun karar verme becerisini geliştirmesine katkıda bulunmaktadır.
6. Eğitimde bireyin duygusal yönüne verilen önemin giderek artması: İnsan, düşünen ve duygulara sahip olan bir varlıktır. Ancak, eğitimde insanın bilişsel yönüne fazlaca önem verildiği, duyuşsal yönünün ise ihmal edildiği görülmektedir. Öğretmenler, genellikle öğrenciyi yalnızca öğrenen zihinsel bir varlık olarak görmekte, tüm sorunlara akıl ve mantıkla yaklaşmasını beklemektedirler. Bilgi aktarımı her zaman ön plânda olmakta, öğrenme sürecinin gerisindeki etmenler çok kere göz ardı edilmektedir.
İnsanın bir bütün olarak gelişmesi, duygusal dünyasının da anlaşılmasını ve geliştirilmesini gerekli kılar. Bir kimsede davranış değişikliği olabilmesi için kişinin önce o davranışının gerisindeki duyguyu fark edip yaşaması gerekir. Freud, insanın aklı ile değil, farkında olmadığı bir takım istekleri ile davrandığını ortaya koymuştur. Bugün, davranışların gerisinde bilinçli ya da bilinçdışı duyguların varlığı kabul edilmekte, bunların bastırılmadan, tam olarak yaşanmasının psikolojik sağlık için gerekli olduğu kabul edilmektedir. Duyguların incelenmesi ve yaşanması ise psikolojik danışma hizmetlerinin sağladığı bir yardımdır.
7. Psikometride gelişmeler: İnsanlar arasında sayılamayacak kadar çok yönden farklar olduğu her zaman ve herkes tarafından bilinen bir gerçek olduğu halde bu özelliklerin bilimsel yollarla ölçülmeye başlanması 19. yüzyılın sonlarına rastlar. Bugünlere değin yapılan psikometrik çalışmalar, oldukça gelişmiş; artık bireysel farklar; kişinin kas gücü, tepki hızı, ağırlıkları ve sesleri ayırt etme gücü, zekâ derecesi, belleği, ilgi, beceri ve yetenekleri, kişilikleri, kesin denilebilecek biçimde ölçülebilir ve değerlendirilebilir duruma gelmiştir. Psikotekniğin “İşe göre adam, adama göre iş” biçiminde formülle nen temel ilkesi, psikometrik ölçümlerin gelişmesi sonucu değerini bulmuştur. Bugün okullarımızda öğrencilerin alan/bölüm, seçmeli ders ve meslek seçimleri konusunda kendi
gerçeğine uygun doğru seçmeler yapması, doğru kararlar vermesi için rehberlik ve psikolojik danışmaya gereksinmeleri olduğu ortadadır.
8. Akıl sağlığına verilen önemin artması: Gelişmiş demokratik toplumlarda insana verilen değer, onun akıl ve ruh sağlığının korunması için yapılan girişimlerde de kendini göstermiştir. Akıl ve ruh sağlığını tehdit edici olumsuz yaşam koşullarının düzeltilmesi, akıl sağlığı merkezlerinin, çocuk rehberlik kliniklerinin açılması, bu anlayışla yapılan çalışmalara örnek sayılabilir.
Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri, öğrencilerin kişilik gelişimleri için en uygun ortamı yaratmak yolundaki çalışmaları ile akıl ve ruh sağlığının korunmasına ve geliştirilmesine en önemli katkıyı sağlamaktadır. Öte yandan bireylerin akıl ve ruh sağlığını koruma gereğinin anlaşılması, okullarda psikolojik danışma hizmetlerinin gelişmesine olanak sağlamıştır.
Sonuç olarak;
sıralanan ve açıklamaları yapılan rehberliği ortaya çıkaran gerekliliklerin, olumlu sonuçlar yaratabilmesi için okuldaki yönetici ve öğretmenlerin, rehberlik ve psikolojik danışma sürecine etkin bir biçimde katılabilecek düzeyde anlayış, bilgi ve beceri kazanmaları gerekmektedir.