Şifreni mi unuttun ?
Hoşgeldiniz Ziyaretçi. Lütfen üye değilseniz burdan kayıt olun.
Google Grupları
Turk PDR grubuna abone ol
E-posta Adresiniz:
Türkiye'deki Ailenin Psikolojik Yapısı
1- AİLENİN BÜYÜKLÜĞÜ: Türkiye ’de aileyle ilgili geçmişteki çalışmalar ve bu çalışma kırsal ve gecekondu kesimleri de dahil yaygın aile tipinin çekirdek aile olduğunu ortaya koymaktadır. Bu çalışmada evde çocuklar dışında (anne, dede, teyze) bir veya iki yakını oturan aileler %12 oranında çıkmıştır ve bu aileler araştırma kapsamına alınmamıştır.
Ekleyen: Serdal GÜR | Okunma: 5659 | 28.03.2011

1- AİLENİN BÜYÜKLÜĞÜ: Türkiye ’de aileyle ilgili geçmişteki çalışmalar ve bu çalışma kırsal ve gecekondu kesimleri de dahil yaygın aile tipinin çekirdek aile olduğunu ortaya koymaktadır. Bu çalışmada evde çocuklar dışında (anne, dede, teyze) bir veya iki yakını oturan aileler %12 oranında çıkmıştır ve bu aileler araştırma kapsamına alınmamıştır.

Aile yaşayan bir sitem olduğundan üye sayısı yatılı okul, askerlik, evlilikler vb. sebeplerle azalıp çoğalabilmektedir.

Tüm bunlara rağmen aileler akrabalık bağlarının yakın çevreden fiziksel, farklı şehirlerde oturanlardan da psikolojik olarak sürdürmektedir.

2- GENÇLERİN ÖZERKLİĞİ: Aileleri ile birlikte yaşayan 18 yaş üzeri çocukların oranı %60 tır. Bunda psikolojik gereksinimlerin giderilmesinin yanı sıra ekonomik ve toplumsal baskılar etkili olmuştur. Örneğin, evlenip ayrılıp mecburen baba ocağına dönmüş çocuklar.

3- AİLE HAREKETLİLİĞİ: Katılımcı ailelerin büyük bir çoğunluğu son 20, bir kısmı da son 10 yıl içinde en az bir göç yaşamışlardır. Bunların arasında köyden, kasabadan, kent ve büyük kentlere göçlerin yanı sıra yurt dışından da kent ve büyük kentlere geçenler vardır.

4- AİLE ÜYELERİNİN KONUMU: Yapılan çalışmada bireylerin kendilerini ve ailelerini algılayış biçimlerinde ailelerindeki konumlarının etkin rol oynadığı ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda önce babalar sonra anneler ve en sonrada çocuklar kendilerini ve ailelerini daha olumlu algılamaktadır. Babaların kendilerini ve ailelerini en olumlu algılamalarında konumun dışında iki faktör etkilidir. Birincisi babalar iş yaşamını ve mesleki doyumu birinci ilgi alanları yapmışlardır, ikincisi ailenin namusuna en fazla babalar sahip çıkar. Onlara göre sorun varsa halledilir, dolayısıyla bir komşu, bir terapist, bir anket formuyla paylaşılmamalıdır.

Tabi ki bu düşünceler altında yatan temel etmen bireyin aile reisi olarak algılanmış olması ve problemin kendi yetersizliğinden kaynaklandığının düşünülebileceği kaygısıdır.

Bu kaygının altında yatan temel etmende geleneksel cinsiyet rolleridir. Öyleyse erkek ve kız çocukları arasında da böyle bir durumun çıkması beklenir. Oysa araştırmada bu hipotez doğrulanmamıştır. O halde ikinci hipotez babalık konumu daha güçlü bir etmendir.

Özet olarak babalar ailenin psikolojik yapısının daha olumlu, çocuklar daha olumsuz algılamaktadır. Bu bağlamda büyük ve küçük çocukların yığılmalı olarak ergenlik dönemine denk düştüğünü belirtirsek. Bu dönem özgü yaşanan buhran, aile tatminsizliği psikolojik temaların ışığında hipotezimizi doğrulamaktadır.

Tüm bunlar bir yana bizim için en önemli sonuç annelerin kendilerini ve ailelerini algılayış puanlarının yüksekliğidir. Bu şaşırtıcı bir durum değildir. Ailenin psikolojik sorunları için genellikle ilk yardımı isteyen annelerdir. Bu bakımda en güvenilir bilgiler annenin bilgileridir. Tedavi planında annenin bilgileri önemli yer kaplamalıdır.

5- ANNE BABA EŞ ALT SİSTEMLERİ: OTA da bir anne baba alt sisteminden söz etmek mümkün değildir. Çocuklara karşı bakıldığında dahi anne baba alt sistemi oluşmamaktadır.oysa modern toplumlarda anne babaların akrabalara karşı bile kendilerini birbirlerine uydurdukları ve benzeştikleri bir alt sistem mevcuttur. Burada belirtilmesi gereken önemli bir nokta araştırma kapsamında yer alan çocukların genelinin 12 yaş ve üzerinde olmalarıdır. Buda bize çocuklar büyüdükçe alt sistemin yok ola bileceğini düşündürtür. Konu bu analizle sınırlanmamalıdır.

6- ÇOCUKLAR ALT SİSTEMİ: Araştırma bulgularına göre küçük ve büyük çocuklar alt sistem oluşturdukları göze çarpar. Bunun değişebilirliği düşünülmelidir.

7- CİNSİYET ALT SİSTEMLERİ: Toplumumuzda her tur teknolojik gelişmeye, kentleşmeye ve modernleşmeye rağmen direnen cinsiyet ayrımcılığı geleneksel cinsiyet rolleri ve kadının düşük toplumsal statüsü bu araştırma bulgularında da ortaya çıkmaktadır.

Türk ailesinde baba kız ve ana oğul koalisyonları vardır. Bu durum çapraz cinsiyet alt sistemleri kavramını ortaya çıkarmıştır. Yapılan bu araştırma daha önceki araştırmalarla elde edilmiş bu bilgiyi tam olarak doğrular nitelikte değildir. Ayrıca baba-oğul ve anne-kız alt sistemlerinin dayanışmayı simgelediği ortaya çıkmıştır, babaya karşıda bir anne-çocuk alt sisteminden söz mümkün değildir. Bu durumların çocukların ergen ve üstü yaşlarda olmalarıyla ilintili olduğu düşünülebilir.

Sonuç olarak üyeler arası ilişkiler mesafeli, koalisyonlar geçici veya durumsaldır.

8- ANNENİN EĞİTİMİ: Araştırmada annenin eğitim durumunun ailenin olumlu psikolojik işleyişine pek katkı sağlamadığı ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda eğitimden ziyade annenin öz kavramlarını bu işleyişe katkıda bulunduğu düşünülebilir.

9- ANNENİN ÇALIŞMASI: Üretime katkılım toplumsal veya evin içindeki statüsünü etkiliyor ve ailenin psikolojik yapısı için işlevseldir. Bu bağlamda annenin kendine ait bir dünyasının olmasının annenin kendini ve dolayısıyla ailesini beslediği düşünülebilir.

10- AİLENİN YAŞI: Ailenin yaşı, psikolojik yapısının olumlu yönde etkilemektedir. Bu durum ailede etkileşimlerin oturmuşluğu ve üyelerce beklentilerin daha gerçekçi ilişkilerin daha eşgüdümlü olmasıyla açıklanabilir. Konuya yönelik bir hikaye: karı koca iki profesör den erkek olan üniversitede ders verirken kalp krizi geçirerek ölmüş. Eşi kocasının dersini devraldığında derse kocasının yarım bıraktığı cümlesini tamda bıraktığı yerden tamamlayarak başlamış.

11-AİLEDE İLETİŞİM: Evde açıkça konuşulabilecek konular ve fikirlere bazı sınırlar konmaktadır, bu bağlamda iletişim alanı daralmaktadır. Dolayısıyla sözsüz iletişim ve suskunluk bir norm haline gelmektedir. Yakınlık gerektiren konulara yönelik kendini açmaktan uzak durmaktadır. Ancak mesajlar bulanık değildir.

Aile içinde konuşmanın çocuklukta özendirilmediği sonra okul ve diğer kurumlarda da sessizliğin ödüllendirildiği bir toplumda sevgi sözcükleri doğrudan istek anlatımları yerine imalı ve sessiz mesajlar iletilmektedir.

12-AİLEDE BİRLİK: Türk ailesinin dış dünyaya sınırları oldukça açık durmakla birlikte birliği ve devamlılığı tehdit edecek bir durum söz konusu değildir. Bu durum hem aileye duyulan duygusal bağımlılıktan hem de değişime kapalılıktan kaynaklanmaktadır.

Türk ailesinde bir psikolojik dayanışma değil bir savunma paktı vardır.

Aile içinde birey yalnızdır. Bu durum bireyleşmenin değil tam tersine bireyleşemeden psikolojik olarak hem ve korunmasız orta da kalmanın bir ifadesidir.

13- AİLEDE YÖNETİM: Türk ailesinde sorumluluklar hakça dağıtılmaktadır ve kurallar belirgindir. Disiplinli ve düzenli bir yönetim söz konusudur. Ailede alınan kararlar üyelerin çıkarlarını korumaktadır. Fakat üyelerin yönetimdeki eşit algılanmaktadır. Çünkü kararlar katılımcı bir yönetim yerine tek alt sistemlerce alınmaktadır. Türk ailesinde karar alınımında aile dışından etkilenilmemektedir.

Türk ailesinin yönetimi örgütlenme sonucu oluşan bir yönetime bağlanamaz. Onun yerine toplum ve kültürün belirlemiş olduğu gelenekler vb. aile yönetiminin belirleyicisidir.

14- AİLEDE YETKİNLİK: Türk ailesinde anne babadan daha yetkindir. Babalar ise küçük çocuklardan daha yetkindir, küçük çocuklarda büyük çocuklardan daha yetkindir. Bu durumda anneler diğer üyelerden daha fazla aileye sahip çıkıyor, bireyseller kaynaklarını aile için kullanıyor gibi yorumlara gidilebilir.

15- AİLEDE DUYGUSAL BAĞLAM: Anne ve babanın aileye duygusal bağlılık konusunda aralarında pek fark yoktur, doyum konusunda da pek fark yoktur. Büyük çocuklar diğer aile üyelerine göre bağlılık ve doyum konusunda düşük puan almışlardır. Bu durumun temelinde duyguların kendiliğindenliği ve doğal yaşanmasına izin verilmesi, değişmeye kapalılık, bireylerin birbirini koşulsuz kabul edememeleri yer alır. Buna karşın sevgi ve şefkat paylaşımı yeterince iyidir.

16- AİLEDE DOYUM: Babaların aileden doyumu yüksektir büyük çocukların ise aileden doyumu düşüktür. Diğer aile üyelerinin doyumu babaya yakındır ve aralarında pek fark yoktur.

Ailede doyumu en fazla düşüren faktör evde geçirilen özel zamanlardır.

17- AİLEDE DİRENÇ: Türk ailesinin en dirençli olduğu alan aileye başkalarından gelen eleştiri ve önerilere yöneliktir. aile içinden gelen eleştirilere tolerans daha fazladır.

Babalar anneye göre daha fazla direnç göstermektedir, annelerde çocuklardan daha dirençlidir. Büyük ve küçük çocuklar arasında direnç bakımından anlamlı bir fark yoktur.

« Önceki MakaleSonraki Makale »

Yorum yapabilmek için üye girişi yapınız veya facebook hesabınız ile yorum yapın.



 1. Psikolojik Danışmanın Önlük Giymesi Uygun Olur mu?

Evet giymesi gerekir
% 19

Hayrı giymemesi gerekir
% 74

Fikrim Yok
% 7

Toplam Tekil Hit: 3140092
Toplam Çoğul Hit: 22400480
Kimler Online ?
33 Ziyaretçi, 0 Üye
En son üyemiz H.HOCA, Hoşgeldiniz.

Copyright © Turkpdr.com | 2010 | Bu sitede yer alan içerikler kaynak gösterilmeksizin kopyalanamaz ve yayınlanamaz