Bağdatlı bir halife bir gün istikbalini öğrenmek üzere sarayına sözde bir müneccim çağırır ve istikbalini okumasını söyler. Müneccimde halifenin avucuna, yıldızlara, cam küresine ve kahve falına baktıktan sonra şöyle der;
Bağdatlı bir halife bir gün istikbalini öğrenmek üzere sarayına sözde bir müneccim çağırır ve istikbalini okumasını söyler. Müneccimde halifenin avucuna, yıldızlara, cam küresine ve kahve falına baktıktan sonra şöyle der;
-Efendimiz, size maalesef büyük bir felaket haberi vermek zorundayım. Altı oğlunuzu da birbiri ardına kaybedeceksiniz. Hepsinin ölümüne bir bir şahit olacaksınız.
Halife tabi öfkeden küplere biner, meşum müneccimin derhal başının vurulmasını emreder. Sonra bir başka müneccim çağırtır. O da kendi usulünce istikbalini okuyup aynı sonuca varır. Fakat bir önceki müneccimin başına gelenleri bildiği için kehanetini şöyle açıklar;
-Efendimiz Allah' ın nimetleri üzerinizden eksik olmayacak. Siz altı oğlunuzdan çok yaşayacaksınız, uzun ömürlü olacaksınız, evlatlarınızdan hiç biri, sizi kaybetmenin acısını tatmayacak.
Pek keyiflenen halife, hemen bu müneccime bin altın verilmesini emreder.