Şifreni mi unuttun ?
Hoşgeldiniz Ziyaretçi. Lütfen üye değilseniz burdan kayıt olun.
Google Grupları
Turk PDR grubuna abone ol
E-posta Adresiniz:
Aile Kuramları
Son yıllarda yapılan çalışmalarda üç aile kuramı, sosyal alış-veriş kuramı, Sembolik Etkileşim Kuramı ve Aile Sistemleri Kuramı öne çıkmıştır.
Ekleyen: Serdal GÜR | Okunma: 32852 | 18.01.2011

Son yıllarda yapılan çalışmalarda üç aile kuramı, sosyal alış-veriş kuramı, Sembolik Etkileşim Kuramı ve Aile Sistemleri Kuramı öne çıkmıştır.
SOSYAL ALIŞ-VERİŞ KURAMI
İlişkilerle ilgili kuramsal modellerden birisi, Thibaut ve Kelley’in geliştirmiş olduğu etkileşimler sonuçları kuramıdır.

Sosyal alış-veriş kuramı, ceza getiren davranış ve durumlardan kaçındığımız ve ödül getiren ilişkiler, etkileşimler,duygular ve statüler aradığımız genel kuralına dayanır. Herhangi bir şahıs, grup yada organizasyon, mevcut seçenekler içinden en büyük ödül, en düşük bedel potansiyeli içereni seçer. Seçim gerçek ödül ve ceza değil, ödül ve cezayı kişinin algılayışı temeline dayanır.

İnsanlar müdahalede sosyal onay, ekonomik kazanç, güvenlik, otonomi, eşitlik ve belirsizliğin giderilmesi gibi faktörleri artırmaya; çelişkileri, belirsizliliği, anksiyeteyi ve stresi azaltmayı amaçlar.

Sosyal alış-veriş kuramının merkezinde, mümkün olduğunca çok ödül, mümkün olduğunca az ceza vardır.

SEMBOLİK ETKİLEŞİM KURAMI
Bu kuramda esas olan kişi yada kişilerin öznel dünyaları vurgulanır. Bizler hem fiziksel, hem de öznel bir çevrede yaşamaktayız. Bireyin etkileşimlerinde ve davranışlarında öznel çevre önemi bir role sahiptir. İnsanı anlamak için en iyi yol, kişilerin zihinlerinde olanların düşünsel anlamlarını ve değerlerini incelemektir. Kişilerin kendi durumları için yaptıkları tanımlamalar, insanı ve sosyal davranışlarını anlamak için, en yaralı değişkenlerdir. İnsanların nasıl davranacağına karar vermesi, durumu ve kendini nasıl gördüğüne bağlıdır.

Öznel dünya benlik kavramı, roller, kategoriler, pozisyonlar ve durumların tanımları gibi sembollerle betimlenir.bütün bu sembollerin hem kendi anlamları vardır, hem de kişilerin davranma eğilimlerini gösteren işaretlerdir.roller ve kategoriler gibi semboller, bireye kendi davranışlarını organize etme imkanı verir.

Sosyal yaşamın bir organizasyonu olarak toplum, üyelerinin birbirleriyle kurdukları karşılıklı etkileşim süreçleriyle varolabilmektedir. Bu süreçlerin işlerlik kazanması bireylerin toplumu yeniden organize etmeleri anlamına gelir.

Blumer’e göre toplumsal organizasyon insan davranışlarını iki yolla etkiler. Birincisi insan davranışlarını biçimleyen kurumların kapsamına girerek yerleşmesi, ikincisi de bireylerin kendi statülerini algılamalarında kullandıkları sembollerin yerleşmesini sağlamakla olmaktadır.

Aile üyelerinin etkileşimleriyle vardır. Aileyi anlamak için, aile ile üyeleri ve aile ile toplum arasındaki etkileşimleri incelemek gerekir.aile göreceli olarak kapalı bir sosyal birlik olarak görülür. Aile kendisine ait bir kişilik geliştirir. Üyeleri aileyi belirli özelliklere, pozisyonlara ve rollere sahip olarak algılar. Bu algılama her aile üyesinin davranışlarını etkiler.

Aile bireylerin her biri, aile içinde belirli sayıda rollerle belirlenmiş bir konumu işgal eder. Birey ailesel grubun üyelerinin rol bekleyişlerini ve normlarını algılar ve buna uygun tutumlar geliştirir.

Sembolik etkileşimin temelinde kategoriler, pozisyonlar, rol, benlik, kimlik ve yüzleşme kavramları vardır. Kategorize etmek, benzer şekilde davrandığımız nesneleri gruplamaktır.

Pozisyonlar anne, baba, çocuk, öğrenci olmak gibi toplumca tanınmış özel tip kategorilerdir.

Pozisyonu temelinde beklenen davranışlar, roller olarak adlandırılır. Roller, birbirleri olmadan var olmayacakları tamamlayıcı diğer rolleri de tanımlar. Rol alma, etkileşimde bulduğumuz kişilerin tepkilerini tahmin etmemizi sağlar.

Benlik, kendimize uyguladığımız kimliklerin, pozisyonların ve rollerin bir bütünüdür.

Mead’e göre toplumsal eylemin gerçekleştirilmesi sürecinde kişi, her an ve her durumda diğer insanların onu nasıl değerlendireceğini düşünmektedir.

Toplum içinde bireyin girdiği her grup, benlik gelişiminde etkili olurken, bu yolla aynı zamanda eylemlerin gerektirdiği biçimde açığa vurulması,duyguların iletilmesi vb. koşullar hazırlanmış olmaktadır (Önür,1989).

Bireylere ait fikirler, tavırlar, özellikler, istekler ve itilmeler bireyin içinde için de bulunduğu sosyal çevrenin etkisiyle tayin edilmektedir.

George Herbert Mead’e göre, bireylere benliğin bir kısmını veren her hangi bir toplumsal organizasyon ya da grup, genelleştirilmiş diğerleri olarak algılanmaktadır. Bu gerçekte bir bütün olarak topluluğun ya da grubun bireye yönelik tutumudur. Tam anlamıyla benlik gelişiminin tamamlanması için, sosyal süreçlerin bireyin deneyimlerine girmesinin yanı sıra, kişinin kendi kendine, bir diğerine, grubun tamamına doğru salt belirgin bir tutum alması yetmemektedir. Aynı zamanda söz konusu tutumları ile kendi kendine, bir diğerine ya da diğerlerine olan sosyal girişimleri, aktiviteleri yerine getirmesi gerekmektedir. Genelleştirilmiş diğerleri ile grubun kontrolü sağlanmış olmaktadır. Bu yolla topluluk ya da grubun sosyal süreçleri bir sebep sonuç faktörü olarak bireyin düşüncesine girmekte, onun davranışlarını etkilemektedir.

Sembolik etkileşim kuramı hem bireyin, hem de toplumun yapısının davranışları etkilediği ifade eder. Birey kazanılmış inançlar,değerler ve kendini etkileşimde temsil eden semboller olarak görülür.

Sembolik Etkileşim Kuramı ve İletişim

Toplusal organizasyon içindeki ortak yaşam, toplumsal etkileşimlerin ayrılmaz parçası olan sembollerin kullanımını ve iletişim sistemlerinden bir ya da bir kaçının bir arada işlerliğinin sağlanması gerektirmektedir.

Bireyin grup içindeki rollerin çoğunda, diğer bireyler onu bir takım kişilik özellikleriyle birlikte algılamakta, bir bütün olarak ona karşı belirli bri tutum edinebilmektedir.

İletişim, bireylerin karşılıklı olarak çok sayıda sembolleri, anlamları aktardığı bir süreçtir. Bu süreç grubun değerlerinin, normlarının belirlediği davranış biçimlerinin, grubun tutumlarının bireye bağlandığı süreç olmaktadır. Böylece iletişim, insanlar arası etkileşiminin belirleyici bir öğe olmaktadır (Önür,1989).

Sembolik Etkileşim Kuramında Aile ve Etkileşim

Birey kendi gelişimini aile içindeki diğer üyelerle etkileşim içinde gerçekleştirir. Aile çocuğun temel sosyalizasyonunun ortaya çıktığı yerdir. Çocuk, yetişme süreci içinde, iletişim içinde olduğu ev halkı ve akrabaları ile doğrudan yada dolaylı olarak etkileşim içindedir. Bu etkileşim süreci onun düşünme, yorumlama, kendi kendinin bilincine varmasında etkili olmaktadır. İletişim alanı, bireyler arasında ortaya çıkan etkileşimler bireyin benlik gelişiminde etkili olurken, bireyin benliği, toplumun amaçları ve değerleri ile kimliklendirmekdedir.

Aile içi iletişim modelleri dört bölümde incelenebilir:

1) Eşitlikçi iletişim biçimi: Her birey iletişime eşit bir katılım göstermektedir. Böylece aile üyeleri birbirleriyle güvenli bir uyum sağlamaktadır. Aile üyeleri birbiriyle doğrudan iletişim içindedir. Bireyler arası uzaklık ortadan kalkmıştır. İletişim aile kimliğinin yerleşmesine yardımcı olmaktadır.

2) Dengeli dağılan iletişim biçimi: Belirli alanlarda uzman olan aile üyeleri, bu yöndeki rollerini daha iyi yerine getirirler. Bu iletişim şeklinin ortaya çıkmasındaki diğer koşul, kadının ve erkeğin uzmanlık alanlarının eşit dağılım içinde olmasıdır. Geleneksel çekirdek ailelerdeki rol dağılımı buna iyi bir örnek oluşturur

3) Dengesiz dağılan iletişim biçimi: Bireylerden biri, bu iletişim biçimi ile daha baskın hale gelmektedir.

4) Tekelci iletişim biçimi: İki yada üç kuşağın birlikte yaşadığı geleneksel aile tipinde, evin en yaşlı erkeği yada o toplumun kültürüne göre en etkili aile üyesi baskın bir karakter kazanmıştır.

AİLE SİSTEMLERİ KURAMI
Bir sitemin objelerin, objeler arası ilişkiler ve onların nitelikleriyle birlikte oluşturduğu bir bütündür. Bir sistemin iki koşulu vardır. Parçalar, nedensellik ve etkileşim ilişkileri içerisindedir ve her parçanın bir diğeriyle, göreceli olarak durağan olan, etkileşim şekilleri vardır. Sosyal sistemler yalnızca kendi parçaları arasında değil, aynı zamanda dış çevreyle de etkileşim içindedir.

Bu yaklaşım bireye değil ailenin bütününe bakmıştır. Birey içinde yaşadığı psikolojik bağlamla karşılıklı bir etkileşim içindedir; aile içindeki tekrarlanan örüntülerle hem kendi psikolojik yaşamı biçimlenir, hem de kendisi ailenin psikolojik bağlamını biçimlendirir. Yani bireyin psişik dünyası tamamen içsel ve bireysel bir olay değildir. Dolayısıyla bireyin psikolojik dünyasında oluşacak her türlü değişimin aile yapı/sistemi ile doğrudan ve tersinin de doğruluğu düşünülür.

Aile Sisteminin Çalışma İlkeleri
Aile sistemleri kuramında, aile sürekliliği olan, açık, sosyal bir sistemdir. Broderik (1990)’e göre aile tüm sistemlere uygulanabilecek aşağıda belirtilen prensiplere göre çalışır:

1) Bütünsellik, Organizasyon ve Dairesellik

1.a) Sistem içindeki elemetlere değil, sistemin bir bütün olarak özelliklerine odaklanmasıdır. Parçaların özelliklerinin bir araya gelmesinden farklı özelliklere sahiptir.

1.b) Sistem yaklaşımında öncellikli odaklanma yapıya değil, sürece yapılır.İlerleyen sistemde olgulara ve etkileşimlere odaklanılır.

1.c) Aile birbirine bağlı bireylerin grubudur. Herhangi bir üyedeki, herhangi bir değişiklik diğer üyeleri ve bir bütün olarak aileyi etkiler. Bu etkinin geri dönmesiyle birinci üyede etkilenir. Bu dairesellik nedensellik ilkesidir.

2) İletişim

Aile sosyal bir sistem olduğundan, üyelerin etkileşimi bir seri iletişimsel olay yada mesajdan oluşur.

2.a) Her iletişim bir konu, içerik değişimi oluşturduğu gibi sosyal karşılaşma da yaratır. Her bir iletişim bir bilgi paylaşımı olduğu gibi, aynı zamanda ilişkiyi de tanımlar. Değişimin içerik, konu bölümü mesaj, ilişkisel bölümü ise metamesaj olarak adlandırılır.

2.b) İki kişinin birbirinin varlığının farkında olup, iletişim kurmamaları mümkün değildir. Sessizlik yada diğer kişiyi her şeyiyle göz ardı etmek de mesaj ve metamesaj taşır.

2.c) İletişim sürecinin analizi üç özelliğin ayrı değerlendirilmesi gerekir:

Syntatics (Dizinsel, söz dizimi kurallarına ait), mesajın ve eşlik eden metamesajın doğru olarak taşınmasıyla ilgilenir. Mesajın nasıl kodlandığı ve nasıl çözümlendiği, hangi kanalların kullanıldığı, ne kadar fazlalık içerdiği gibi sorulara cevap arar.

Semantic (anlama ait) anlamla ilgilenir. Mesajla gerçekten ne demek istediği sorusuna cevap arar.

Pragmatics (uygulamacılık) iletişimin davranışlar üzerine etkisiyle ilgilenir. Bir iletişimsel davranış, bir başkasına neden olur.

3) Aile Açık Bir Sistemdir

Bertalanffy (1988)Genel Sistem Teorisi’nde kapalı mekanik sistemlerle, açık, yaşayan sistemleri birbirinden ayırır. Açık sistemler çevreleriyle enerji ve bilgi değişiminde bulunurlar. Bütün sosyal sistemler gibi aile sistemleri de açık bir sistemdir.

Bu sistemin temel özelliklerinde birisi hemen hemen sürekli, yalnızca sistem içinde değil aynı zamanda dış çevreyle de olan alışverişlerdir. (Broderick, 1990)

4) Aile Kuralları:

Aile kurallarla yönetilen bir sistemdir.

Her ailenin üyelerinin davranışları ve üyelerin nasıl etkileşeceği konusunda kurallar vardır. Aile üyesi tarafından oynanacak rolleri, izin verilen ve yasaklanan hareketleri ve aile kurallarından sapmada karşılaşılacak sonuçlar söylenir. Wash’a göre kurallar bireyin davranışlarını sınırlayarak ve emirlerle sistemin stabilliğini sürdürürler. Aile kendi kurallarının farkında olmaları gerekmez. Sıklıkla da ailenin kendi kurallarının farkında olmadıkları gözlenmiştir.

Aile kuralları üzerinde yapılan çalışmalarda en çok sosyal alan düzenlenmesi, aile kaynaklarının yönetimi ve duygu ifadelerinin yönetimi üzerinde durulmuştur.

A – Sosyal Alanın Düzenlenmesi:

1) Yatay Uzaklık Düzenlenmesi

a- Aile içi etkileşimlerin düzenlenmesi:

- Yapışıklılık yada bağlılık (mahremiyet yada bağlılık)

- Tamponlama (Kişisellik ve otonomi konuları)

b- Aile sınırları dışındaki etkileşimlerin düzenlenmesi

- Köprüleme: Dış sistemlerle bağlantı

- Sınırlama: aile özerkliği ve otonomi;aile bağlılığı ve mutabakatı

2) Dikey Mesafe Düzenlenmesi :

a- Aile içi etkileşimlerin düzenlenmesi

- Aile üyeleri arasındaki güç ve statü hiyerarşisi

- Aile içindeki gücün birleştirilmesi için koalisyon

*Karı-koca koalisyonları

*Ters üçgenleşme:Çocuk+ebeveyen 1,ebeveyn 2’ye karşı

b-Aile sınırları dışındaki etkileşimlerin düzenlenmesi

-Toplumdaki güç hiyerarşisi içinde ailenin yeri

-Aile sınırları dışındaki koalisyon ve guruplaşmalar

*Aile içinde güç ve statünün arttırılması

*Toplumda ailenin güç ve statüsünün arttırılması

B-Aile Kaynaklarının Yönetimi :

1)Ailenin maddi kaynaklarının yönetimi

a-İç ve dış alanlar

b-Ulaşım

c-Mal sahipliği

d-Para ve kredi

2)Ailenin maddi olmayan kaynaklarının yönetimi

e-Zaman

f-Enerji

g-Dikkat

h-Cinsellik

C-Duygu İfadelerinin Yönetimi

1)Sevgi ,kendine güven ve di,ğer olumlu duygular

2)Düşmanlık,anksiyete ve diğer negatif duygular

5) Morfogenesis

Walsh’a göre flexibillik, değişikliklere uyabilmede aile için vazgeçilmezdir.Kurallar, değişen koşulara baş edebilmede yetersiz kalırsa, değişen koşullarla baş edebilmek için yeni kurallara ihtiyaç duyulur. Bu morfogenesis ilkesidir. Ailenin uym yeteneği ile ilgilidir. Ailenin daha önce yaşanmamış durumlardaki uyarımlara kapsayan kurallar geliştirme yeteneğidir.(Callan ve Noller,1987; Broderick, 1990).

6) Homeostasis

Bütün aile üyeleri aile içindeki örüntülerin stabilliğini korumak ve tansiyonu düşürmek için kooperasyona eğilimlidir. Bu homeostasis ilkesidir.

7) Eş Sonluluk

Farklı aileler ayna falaketi yaşaya bilir fakat farklı tepkiler verebilirler. Benzer şekilde farklı aileler aynı sonuca farklı yollardan varabilirler. Bu eş sonluluk prensibidir ( Callan ve Noller, 1987 ).

İlişkilerde Temel İlkeler

İlişkilerde temel ilkeler, bireyin davranışlarını nasıl düzenlediğini açıklayan ilkelere benzemektedir. Scroufe ve Fleeson (1990) bu ilkeleri şöyle sıralamaktadır.

a) İlişkiler Bütündür

a) İlişkiler Tutarlılık ve Süreklilik Gösterir

b) Bireyler İlişkileri İçselleştirir

c) Simgeleştirilmiş İlişkiler İleriye Taşınır

İlişkiler için açıklanan bu dört temel ilke aile gibi daha kompleks sistemler için de uygulanabilir.

1- İlişki sistemleri bütündür. İlişki sistemleri parçaların bir araya gelmesinden farklıdır.

2- İlişki sistemleri sürekliliğe ve tutarlılığa sahiptir.

3- Her bir alt ilişki sistemi, sistemin bütününü yansıtır. Bir sistem içindeki her ilişki, sistemin total organizasyonunu yansıtır.

a- Total aile sistemindeki hiyerarşik organizasyondan dolayı aile içindeki ilişkiler zorunlu olarak birbirine bağlı gözükür.

b- Her ilişki ve her birey tüm diğer ilişkiler ve bireylerle doğrudan etkileşim yoluyla ilişkidedir.

4- Sistem bütün olarak ileriye taşınır.

Aile İçi Etkileşim Türleri

Aile ilişkileri birçok değişik açıdan ele alınabilir. Burada aile, bir karşılıklı bağılılık sistemi olarak mümkündür. Kağıtçıbaşın’a göre Türkiye’deki aile içi ilişkilere yaklaşımların bazı temel özelliklerini ve bulgularını kısaca aşağıda gözden geçirilecektir.

Aile içi yatay etkileşim ekseni:

Yatay eksende özellikle kadın ve erkek cinsiyet rolleri önem kazanmış, aile içinde statüsü; kadın erkek güç ilişkileri ve karar verme süreçleri; rol ayrımı /paylaşımı;değer ve tutumlar irdelenmiştir. Araştırmaların ortak bulgusu ,erkeğe kıyasla kadının aile içi düşük statüsü üstünde odaklanmıştır.Bu durum öznel ve nesnel göstergelerle belirlenmekte, hem erkekler hem de kadınlarca bilinmekte ve geniş çapta kabullenilmektedir,hatta onaylanmaktadır.

Kadın-erkek statüsü farklılaşması, özellikle karar verme süreçlerinde; tüketimde ve genellikle maddi olanaklarda; çevre ile ilişkilerde ve hareket özgürlüğünde kendini göstermektedir.Bu statü farklılaşmasından ve maddi eşitsizlikten öte kadının bağımlılığı tutumsal ve duygusal boyuta da yansımaktadır.

Aile içi dikey etkileşim ekseni :

Türkiye de sosyal bilimciler, aile içi yatay etkileşim eksenini oluşturan cinsiyet rolleri ve kadının statüsü konularına etraflıca eğilmiş oldukları halde aile içi dikey etkileşim ekseni üstünde fazla durmamışlardır.

Oysa ki aile içi ilişkilerde kadının yeri kadar çocuğun yeride aile dinamiğini belirleyici önem taşır. Özellikle anne-baba tarafından çocuğa affedilen değer ve çocuktan beklentiler ailenin işlerlik türünü yansıtır. Şöyle ki, çocuğa faydacı değerler affedilen aile sisteminde çocuğun aileye gerçek katkısı yüksek düzeydedir. Bu katkı, hem çocukken aile ekonomisine yardım şeklinde, hem de ileride anne-babanın yaşlılık güvencesi şeklinde belirir. Bu bağımlı ilişkiler örüntüsü sadece Türkiye de değil dünyanın birçok ülkesinde yaygındır ve özellikle modern ekonomik yapının oluşmadığı kesimlerde de görülmektedir.

Sosyal değişmenin aile etkileşimine etkisi

Yaşanılan yörenin gelişmişlik düzeyi, aile geliri, eğitim ve özellikle kadının eğitim düzeyi yükseldikçe, kırdan kente hareketlilik arttıkça ve ailedeki mevcut çocuk sayısı azaldıkça, çocuğun sevi sevgi sağlayıcı ve aileyi tamamlayıcı işlevine önem kazanmakta genel ekonomik değeri önem kaybetmektedir. Böylece geleneksel yapı içindeki çocuk, sağladığı maddi yarar bakımından değer taşırken, gelişme süreci ile çocuğun psikolojik değeri artmaktadır

« Önceki MakaleSonraki Makale »

Sullivan, Fromm, Horney ve Erikson'nun kuramlarını karşılaştırdığımız 8-10 sayfalık ödev hazırlamam gerekiyor. Bu karşılaştırmada benzer yönler üzerinde durulacakmış.Ama hiç bişey anlamadım, yapamıyorum..Yardımcı olur musunuz

19.01.2011 tarihinde eklendi.

Yorum yapabilmek için üye girişi yapınız veya facebook hesabınız ile yorum yapın.



 1. Psikolojik Danışmanın Önlük Giymesi Uygun Olur mu?

Evet giymesi gerekir
% 19

Hayrı giymemesi gerekir
% 74

Fikrim Yok
% 7

Toplam Tekil Hit: 3135295
Toplam Çoğul Hit: 22355282
Kimler Online ?
28 Ziyaretçi, 0 Üye
En son üyemiz H.HOCA, Hoşgeldiniz.

Copyright © Turkpdr.com | 2010 | Bu sitede yer alan içerikler kaynak gösterilmeksizin kopyalanamaz ve yayınlanamaz